Paradigma Yayınları > Kitaplar > Felsefe-Düşünce > Bilim Felsefesi > Bilim Dedikleri

Bilim Dedikleri

Bilimin Doğası, Statüsü ve Yöntemleri Üzerine Bir Değerlendirme

What is This Thing Called Science / An Assesment of the Nature and Status of Science and its Methods

Bilimsel teoriler, gözlem ve deney sonuçlarından nasıl türetildikleri gösterilerek doğrulanabilir mi? Bilim Dedikleri öncelikle açık ve harikulade bir bilim ve bilim felsefesi tartışması, bir “bilim felsefesine giriş”, sosyal bilimler yada doğa bilimleri olmasının hiçbir önemi bulunmaksızınbir “bilimlerde yönetme giriş” kitabı.

  • Bu kitabın, bilimin doğasıyla ilgili görüşlere mütevazı, açık-seçik ve temel bir giriş kitabı olması tasarlandı. İster felsefe öğrencilerine, ister bilimle ilgili son teorilere aşina olmak isteyenlere olsun, bilim felsefesi öğretirken, giderek insanın işe yeni başlayan birine tavsiye edebileceği ne uygun tek bir kitap, hatta ne de az sayıda kitap bulunduğunu farkettim. Modern görüşler hakkındaki ulaşılabilir kaynaklar özgün metinlerdir. Bunların çoğu konuya yeni girenler için anlaşılması çok zor eserlerdir; her nasıl olurlarsa olsunlar bu kitaplar, öğrencilerin çoğunun elde edemeyeceği kadar çok sayıdadır. Bu kitap, konuyu ciddi biçimde takip etmek arzusundaki herhangi bir kişi için orijinal kaynakların yerini hiçbir şekilde tutmayacak elbette; fakat ben, aksi durumda varolmayacak, faydalı ve kolay anlaşılabilir bir başlangıç noktası sağlamayı düşünüyorum.

    Tartışmayı basit tutma amacım, kitabın aşağı yukarı üçte ikisini gayet realistik hale dönüştürdü. Bu safhaya ulaştığım ve modern görüşleri eleştirmeye başladığımda, iki sürprizle karşılaştım: İlkin, bu düşünürlerle sandığım kadar uzlaşmıyordum; ikinci olarak da eleştirimden epeyce tutarlı alternatif bir görüş doğuyordu. Söz konusu alternatif görüş, kitabın daha sonraki bölümlerinde özetlendi. Bu kitabın ikinci yarısının sadece bilimin doğasıyla ilgili mevcut görüşlerin özetlerini değil, aynı zamanda ifade ettiğim son görüşün özetini de içine aldığını düşünmek benim için memnuniyet verici bir şeydir.

    Bilim tarihine ve felsefesine mesleki ilgim, Londra’da Profesör Karl Popper’in görüşlerinin egemen olduğu bir iklimde doğdu. Ona, yazılarına, derslerine, seminerlerine ve keza daha sonra Profesör Imre Lakatos’a borcum, kitabın muhtevasında çok aşikâr olmalıdır. Bu kitabın ilk yarısının şekli, Lakatos’un araştırma programlarının metodolojisi konusundaki göz alıcı makalesine çok şey borçludur. Popperci okulun dikkate değer bir özelliği, ilgilenilen problem konusunda açık olması ve o konudaki görüşlerini basit ve açık bir tarzda ifade etmesi için kişiye yaptığı baskıydı. Bu bakımdan Popper ve Lakatos örneğine çok şey borçlu olduğum halde, kendimi basit ve açık biçimde ifade etme hünerim genellikle Chelsea College’da tezimi hazırlarken denetleyicim olan Profesör Heinz Post ile etkileşimimden gelmektedir. Kendimi, elinizdeki kitabın ondaki kopyasını, anlamadığı kısımlarını yeniden yazmam isteğiyle bana geri göndereceği yolunda bir endişe hissinden kurtaramıyorum.

    Yukarıda Popperci okula bir okul olarak atıfta bulundum; yine de Londra’dan Sydney’e gelinceye kadar o bir okul değildi; mensubu olduğum okulun büyüklüğünü tam anlamıyla Sydney’e gelince farkettim. Popper’in birçok konuda çok hatalı olduğunu düşünen; Wittgenstein veya Quine ya da Marks’tan etkilenen felsefeciler, hatta Popper’in görüşlerinin pozitif biçimde tehlikeli olduğunu düşünen bazı filozoşar bulunduğunu görmek benim için sürprizdi. Bu tecrübemden çok şey öğrendiğimi düşünüyorum. Öğrendiğim şeylerden biri, birçok büyük problem konusunda Popper’in, bu kitabın daha sonraki bölümlerinde ele alınacağı üzere, gerçekten hatalı olduğudur. Yine de bu Popperci yaklaşımın, bu zamana kadar karşılaştığım ve çoğu felsefe bölümünde benimsenen yaklaşımlardan son derece daha iyi bir yaklaşım olması gerçeğini değiştiremez. Sydney’de uyanışıma katkıda bulunan dostlarıma çok şey borçluyum. Bununla, onların görüşlerini Popperci görüşlerden daha çok kabul ettiğimi ima etmek istemiyorum. Onlar bunu benden daha iyi bilirler. Fakat çerçevelerin mukayese edilemezliği (evrensel bir ölçüye vurulamazlığı, ç.n.) — burada Popperciler kulak kabartırlar — konusundaki obskürantist saçmalığa tahammül edemediğimden Sydney’li meslektaşlarımla muhalişerimin görüşlerini kabul etmeye ve bu görüşlere karşı çıkmaya mecbur bırakıldığım ölçüde, bu, benim onların görüşlerinin gücünü, benim görüşlerimin zayışığını görmeme neden oldu. Burada özel bir bahisle Jean Curthoys ve Wall Suchting’den ayrıca söz ederek kimsenin keyfini kaçırmamayı ümit ediyorum. fianslı ve dikkatli okuyucular, bu kitapta, Vladimir Nabakov’dan garip bir metafor çaldığımı ve ona bir itiraf (veya özür) borçlu olduğumu anlayacaktır. Önsözünü, bu kitabı umursamayan, okumayan ve onu yazarken bana katlanmak zorunda kalan dostlara sıcak bir “merhaba” ile bitiriyorum.

    Alan Chalmers

    Sydney, 1976


    Satın Alma Linkleri

  • Çevirmen: Hüsamettin Arslan
    Yayın Tarihi 2016-02-03
    ISBN 978-975-7819-46-2
    Baskı Sayısı 3. Baskı
    Dil TÜRKÇE
    Sayfa Sayısı 246
    Cilt Tipi Karton Kapak
    Kağıt Cinsi 1. Hm. Kağıt
    Boyut 14 x 21.5 cm

Kitaptan bir bölüm okumak için tıklayınız

Türkçesi: Hüsamettin Arslan

Paradigma Yayınları

2024 © Tüm Hakları Saklıdır.