Modern tekniğin özü, çerçevelemede yatar. Çerçeveleme, gizini-açmanın kaderi içerisine aittir. Bu cümleler bizim oldukça sık işittiğimiz konuşmalardan, yani kaderin değiştirilmez bir gidişatın kaçınılmazlığı anlamına geldiği çağımızda tekniğin çağımızın kaderi olduğu şeklindeki konuşmalardan farklı bir şey ifade ederler.
Biz tekniği, onun özüyle bağıntımızı aydınlığa çıkarmak için soruşturuyoruz. Modern tekniğin özü, bizim çerçeveleme dediğimiz şeyde kendisini gösterir. Fakat yalnızca buna işaret etmek, eğer yanıt vermek hakkında soru sorulan şeyin özüne tekabül anlamında karşılık vermek demekse, tekniğe ilişkin soruya hâlâ hiçbir şekilde yanıt vermek değildir.
Şimdi bir adım daha ileri atıp çerçevelemenin kendisinin çerçeveleme olarak ne olduğu hakkında düşünürsek, kendimizi nerede buluruz? Çerçeveleme, teknik bir şey, makine düzeninde bir şey değildir. O, varolanın el-altındaduran olarak kendisinin gizini-açma tarzıdır. Yeniden soralım: Bu gizini-açma, tüm İnsanî yapıp etmelerin ötesinde bir yerde mi olup bitmektedir? Hayır. Fakat gizini-açma, ne münhasıran insanın içinde ne de esasen insan aracılığıyla olup biter.
Çerçeveleme, insana saldıran ve insanı, düzenleme tarzında el-altında duran olarak real-olanın gizini-açma konumuna yerleştiren saldırıya ait olan bir biraraya toplayıcıdır. Bu şekilde meydan okunan biri olarak İnsan, çerçevelemenin özsel alanı içerisinde durur, insan hiçbir zaman çerçevelemeyle yalnızca sonradan bir bağıntıya girmez. Bu yüzden tekniğin özüyle bir bağıntıya nasıl ulaşacağımız sorusu, bu şekilde sorulduğunda, daima çok geç kalmış bir soru olur. Fakat bizim, kendimizi, gerçekten kamusal veya özel olsun her yerde etkinliklerine çerçeveleme tarafından meydan okunan kimseler olarak deneyimleyip deneyimlemediğimiz sorusu, hiçbir zaman geç kalmış bir soru değildir. Hepsinden önce çerçevelemenin kendisinin mevcudiyete-çıktığı (west) yere girip giremeyeceğimiz ve bu yere münhasıran nasıl gireceğimiz sorusu da, asla geç kalmış bir soru değildir.
Modern tekniğin özü, az çok farklı bir şekilde real-olanın her yerde el-altında-duran haline geldiği bu gizini-açmanın yoluna İnsanı sokar. ‘Bir yola sokmak/taşımak’ (auf einen Weg bringen), günlük dilimizde yollamak (schicken) anlamına gelir. Biz insanı İlk kez bir gizini-açma yoluna sokan/taşıyan bu ‘biraraya toplayan yollama’yı (versammelnde Schicken), kader (Geschick)[25] diye adlandıracağız. Bu kaderden hareketle tüm tarihin (Geschichte) özü
belirlenir. Tarih ne yalnızca tarih yazıcılığının (His-torie) nesnesidir, ne de yalnızca İnsanî-etkinliğin gerçekleşmesidir. (Karş: Vom Wesen der Wahrheit (Hakikatin özü), 1930, ilk baskısı 1943’te yapılmıştır, s.16 ve devamı.)[26] Ve ancak nesnelleştirici tasarımlamanın yoluna giren kaderdir ki, tarihsel-olanı (Geschichtliche), tarih yazıcılığının, yani bir bilimin nesnesi olarak nüfuz edilebilir kılar ve bu temelde tarihsel-olanın tarih yazıcılığı tarafından kaydedilen şeyle (Historische)halihazırdaki eşitlenmesini mümkün kılar.
Çerçeveleme, düzenlemeye yönelik bir meydan okuma olarak, gizini-açmanın bir tarzına yollar. Çerçeveleme, gizini-açmanın her tarzı gibi, kaderin bir takdiridir (eine Schickung des Geschicktes), öne-çıkma(Her-vor-bringen), poiesis de, bu anlamda bir kaderdir. Varolan şeyin gizinden-çıkması, daima, gizini-açmanın bir yoluna girer. Giziniaçmanın kaderi, daima, insan üzerinde tamamen hakimdir. Fakat bu kader, asla, zorlayıcı olan bir eli kolu bağlanmışlık değildir. Çünkü insan ancak kaderin alanına ait olduğu ve yalnızca itaat etmeye(Höriger) zorlanan biri değil, dinleyen ve işiten biri (Hörender) haline geldiği ölçüde tam da özgür frei) hale gelir.
Özgürlüğün özü, kökeni bakımından, iradeyle veya İnsanî iradenin nedenselliğiyle bağlantılı değildir.[27]
Özgürlük (Freiheit,), açık hale gelmiş ve aydınlanmış, yani gizi-açılmış olan anlamında serbest kalmış olanı (Freie) yönetir[28] özgürlük, gizini-açmanın, yani hakikatin olup bitmesiyle en yakın ve en içli dışlı akrabalık İçerisinde durur. Her açığa-çıkma, bir sığınma ve bir gizlenme içerisine aittir. Serbestleşip özgürleşen şey, —giz—, gizlenmiştir ve daima kendisini gizlemektedir. Her gizini-açma, serbest kalmış olandan çıkar, serbest kalmış olana doğru gider ve serbest kalmış olana yönelir. Serbest kalmış olanın özgürlüğü ne kösteksiz bir keyfiliktir, ne de salt yasaların zorlamasından oluşur, özgürlük, aydınlığa açılan bir yolda gizleyen şeydir. Onun aydınlatması içinde tüm hakikatiyle mevcudiyete-çıkan şeyi örten örtü parıldar ve örtünün örten şey olarak görünme imkânı doğar, özgürlük, herhangi bir verili zamanda bir gizini-açmanın kendi yoluna girmesini başlatan kaderin alanıdır.
Modern tekniğin özü, çerçevelemede yatar. Çerçeveleme, gizini-açmanın kaderi içerisine aittir. Bu cümleler bizim oldukça sık işittiğimiz konuşmalardan, yani kaderin değiştirilmez bir gidişatın kaçınılmazlığı anlamına geldiği çağımızda tekniğin çağımızın kaderi olduğu şeklindeki konuşmalardan farklı bir şey ifade ederler.
Martin Heidegger
Satış Dışı
Çevirmen: | Doğan Özlem |
Yayın Tarihi | 1998-09-01 |
ISBN | 9757819072 |
Baskı Sayısı | 2. Baskı |
Dil | TÜRKÇE |
Sayfa Sayısı | 85 |
Cilt Tipi | Karton Kapak |
Kağıt Cinsi | 1. Hm. Kağıt |
Boyut | 14 x 21 cm |
2023 © Tüm Hakları Saklıdır.